T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI Şemsipaşa İlçe Halk Kütüphanesi

Atatürk’te Okuma Tutkusu ve Kitap Sevgisi

Ataturk kitap okuyor.png

Mustafa Kemal, tarihsel bir dönemeçte dünyaya gelmiştir. O dönemeci iki büyük olgu belirliyordu: Fransız İhtilali ve bunun sonucu olan insan hakları, özgürlük, bağımsızlık ve milliyetçilik etkilerinin artması; diğeri de Osmanlı Devleti'nin parçalanıp çöküşünün hızlanmasıdır.

İşte bu iki olgunun yaşandığı bir ortamda dünyaya gelen Atatürk, eğitimine mahalle mektebinde başlamış, okumayı ve yazmayı Şemsi Efendi Okulunda öğrenmiştir. Babası Ali Rıza Efendi, okumanın önemine inanmış bir kişiydi ve sürekli;
"- Adam olmak için okumak, öğrenmek şarttır. Başka çaresi yoktur." diyerek oğlunu teşvik ediyor, dersleriyle çok yakından ilgileniyordu. Selanik Askeri Rüştiyesi’nde çalışkanlığıyla kısa zamanda tanınmıştır. Atatürk'ün hayatında ilk olağanüstü başarısı burada matematik dersinde olmuştur. Mustafa adlı matematik öğretmeni Ona çalışkanlığından dolayı Kemal ismini eklemiştir. Mustafa Kemal, Selanik Askeri Rüştiye'sini bitirdikten sonra, Manastır Askeri İdadisi'ne başlamıştır. Burada okuma ile olan ilgisi ise daha da derinleşip gelişmiştir. O, yine bu yıllarda okuma zenginliğini yaratacak, batı kültürünün türlü kaynaklarından yararlanma olanağını da bulmuştur.

Mustafa Kemal, Manastır Askeri Lisesi'ne devam ederken, dersleri dışında, vatan ve özgürlük kavramlarını işleyen Namık Kemal'in eserlerini, Mehmet Emin (Yurdakul)'in ve Tevfik Fikret in şiirlerini durmadan okuyor, hatta ezberliyordu. Öte yandan çok iyi Fransızca bilen arkadaşı Fethi (Okyar)’nin yardımıyla, Voltaire, Rousseau, Montesqiue gibi Fransız İhtilalini hazırlayan düşünürlerin eserlerini okuyor ve fikirleri üzerinde tartışıyorlardı. Mustafa Kemal, yabancı dil bilmenin gereğini ve değerini daha o zaman anlamış olduğundan, okulda öğretilen Fransızca ile yetinmeyip yaz tatillerinde Selanik’e gittiğinde, College des Freres de la Salle'in özel kurslarına devam etmiştir. Askeri Lise'deki öğrenimi sırasında, tarih öğretmeni, Mehmet Tevfik (Bilge)’nin derslerinde, Fransız İhtilalinden, dünyadaki başka olaylardan ve fikir hareketlerinden söz etmesi, Onda tarihe karşı ilgi ve sevgi uyandırmıştır. Tarihe karşı bu ilgi artarak ömrünün sonuna kadar sürmüştür.


İnsanların hayatında her yaşta ve her dönemde, yakın arkadaş çevresinin önemli ölçüde etkili olduğu bilinen bir gerçektir. Mustafa Kemal'inde okul çevresinden başlayarak ileriki hayatının başarılarında da kuşkusuz yakın arkadaş çevresinin etkisi olmuştur. Bu dönemi kapsayan Manastır Askeri İdadisinde de, arkadaşlık kurduğu kişiler Ona etkili olmuşlardır. Örneğin Ömer Naci ve Ali Fethi Beyler. Ona okuma sevgisinin kazandırılmasında etkisi olan Ömer Naci’dir. Sınıf arkadaşı olan Şair ve Hatip Ömer Naci; Mustafa Kemal’e edebiyat dünyasının kapılarını açan arkadaşıdır. Manastır Askeri İdadisini başarıyla bitiren Mustafa Kemal, İstanbul'a giderek Harp Okulunun Piyade bölümüne 13 Mart 1899 da kaydolmuştur. Mustafa Kemal, Harp Okulundaki yıllarında, yurtseverlik duygularını besleyen, edebiyat ve kültür birikimini hazırlayan tarih kitapları başta olmak üzere, yabancı yayınları da yakından izlemiştir. Harp Okulu’nda Mustafa Kemal'in sınıf arkadaşı olan Ali Fuat Cebesoy, Onun Namık Kemal'i okuması ve etkisinde kalması konusunda ayrıntılı bilgiler verir. Mustafa Kemal in bir gece yanına gelerek Namık Kemal'in Vatan Kasidesinin teksir edilmiş bir örneğini vererek ezberlemesini istediğini bildirmektedir.

Yine sınıf arkadaşı olan Asım Gündüz, hatıralarında Harp Okulu yıllarında Mustafa Kemal'i şöyle anlatmaktadır:

"Mustafa Kemal, çok güzel giyinir, çok güzel konuşur, kimseyi kırmaz, terbiyeli çocuktu. Doğup büyüdüğü Selanik'in batıyla daha bağlantılı bulunması sebebiyle olacak dikkati çeken fikirleri vardı. Etrafına topladığı arkadaşlarla cesaretle konuşuyor, onları güzel konuşmasıyla kısa zamanda tesiri altına alıyordu. Bizlerin okumadığımız birçok vatan şiirlerini sık sık tekrarlıyordu. Namık Kemal'in bütün şiirlerini bir defterde toplamıştı. Bu şiirleri kısa zamanda bütün arkadaşlar defterlerimize yazmış ve ezberlemiştik. Mustafa Kemal "milletleri uyandıracak olan fikir adamları. Devlet adamlarıdır." diyordu... Bizler, vatan, millet ve Türklük fikirlerini ilk defa Harp Akademisi sıralarında ondan duymuştuk... Tarih okumak Onun için en büyük hevesi ve hırsı idi. Fransızcayı da Onun için çok iyi bilmek istiyordu. Osmanlı tarihini Fransızca eserlerden okuyordu.


ATATÜRK'ÜN CEPHEDE OKUMA SEVGİSİ

Mustafa Kemal, 1905 yılında kurmay yüzbaşı olarak önce Şam'a kısa bir süre sonra Selanik'teki 3. Ordu ya atanır. Burada bulunduğu sırada, General Litzmann’dan çeviriler yapmış, askerlikle ilgili kitaplarını yazmıştır Ekiminde Sofya'ya ateşemiliter olarak atanan Mustafa Kemal, resmi görevleri dışında kalan zamanını, çeşitli konularda kitaplar okuyarak değerlendiriyordu.

Mustafa Kemal, cephede ateş altında bile okumaktan vazgeçmemiştir yılının Mart ayında yarbaylığa yükseltilen Mustafa Kemal, Anafartalar Komutanı olarak Çanakkale Savaşlarına katılmıştır. Mustafa Kemal, savaşın en şiddetli günlerinde bile okumaktan vazgeçmemiştir. Bir gazeteci olarak görüşmeye giden Ruşen Eşref (Ünaydın), Mustafa Kemal'in Karargahtaki odasını anlatırken, "... Masasının üzerinde, Balzac’ın Colonel Chabert’i, Maupassant’ın Boule de Suif’i, Lavedan’ın Cervir’i duruyordu. Şüphe yok ki Paşa, durgun dakikalarının boşluğunu edebiyatla dolduruyor" diyordu.

Mustafa Kemal yine aynı günlerde, yakın arkadaşı Şehit Yzb. Ömer Lütfi Bey'in dul eşi Madam Corrine2ne yazdığı bir mektupta, kendisine uğrayacak olan Karargâh Katibine, satın alıp getirebilmesi için kitaplar rica etmektedir. Bu belge de, Onun en zor şartlarda dahi okuduğunun bir başka kanıtıdır. 

Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı yıllarında, daha çok İslam tarihi ile ilgili eserler okuduğu dikkati çekmektedir yılı ortalarında, İstanbul Hükümetinin, Kurtuluş Savaşının engellenmesi amacıyla, ayaklandırdığı gerici asi güçlerin Ankara'ya yaklaştığı ve çoğunluğun korku ve heyecan içinde yaşadığı günlerde, Onun gayet sakin olduğu ve İslam tarihi okuduğunu, o sırada Karargahında görevli olarak bulunan Halide Edip (Adıvar), Kurtuluş Savaşı günlerini anlatan romanında, şöyle anlatıyordu: "... Önünde İslam tarihinin ilk sayfaları, yani demokrasiye en yakın olan, yirmi dört seneyi ihtiva eden kısmı okuyordu. Emeviye Hükümetinin kudretli nüfuzunu tetkik ederken, belki Ankara’daki din unsurlarını nasıl elde edeceğini düşünüyordu." Prof. Afet İnan da, Kurtuluş Savaşı yıllarında Atatürk'ün bu yöndeki okumalarından bir örneği, Mareşal Fevzi Çakmak’ın tanıklığından vermektedir. Başkumandan Mustafa kemal, Sakarya Meydan Muharebesi ile Büyük Taarruz arasındaki zamanda, İslam tarihi okumaktadır. Her vesile ile rastladığı hocalara bu tarihten sualler sormakta ve umumi efkârı hazırlamaktadır. 

Siirt Milletvekili Mahmut Bey in günlük notlarından da Çalıkuşu'nu okuduğunu öğreniyoruz. Bir tarih dergisinde (Hayat Tarih Mecmuası, Sayı 7/1966, s. 14.) yayımlanan bu notlarda şöyle denilmektedir: "...21 ağustos 1922, Akşehir Düşmanda bir hassasiyet var. Bizim tarafta fevkalade bir hareket, bir şey olduğunu hissetmiş gibi... Temenni edelim ki asıl hedefi keşfetmemiş olsun. İki gündür Paşa, Çalıkuşu'nu okuyor. Öyle beğendi ve sevdi ki... Büyük hareketlerin arifesinde böyle bir şey okumak da çok sevindirici. 22 Ağustos Bugün de Akşehir’deyiz. Paşa, daireden çıkmadı. Akşama kadar Çalıkuşunu okudu. Çok memnun oldu, takdir etti."


ATATÜRK'ÜN HATIRA VE NOT DEFTERLERİNDE KİTAP VE OKUMA SEVGİSİ İLE İLGİLİ NOTLAR

Mustafa Kemal'in kendi el yazısıyla yazılan belge niteliğindeki Atatürk'ün Hatıra Defteri!ndeki kitap ve okuma ile notları şöyledir: "...Kasım 1916 Pazar Alphonse Doudet’nin Sapho; Mouers Parisiennes (Safo - Paris Adetleri) namında canım sıkıldıkça okuduğum roman hitam oldu. 21 Kasım 1916 Salı..." 

"... Bazı nokat-ı askeriye (Terbiye-i Ruhiye ve Ulusal-i Muaşeret-i Askeriye) hakkında bir eser yazayım. Bunun için Fransızca bildiğim bir eser var. O nu da evvela okuyayım ve bu zemine ait esaslı sualleri umum zabitane vazife olarak vereyim. Mühim noktalar hakkında bazı büyük kumandanların mütalaasını talep edeyim. I Aralık 1916 Cuma Allah ı İnkar Mümkün Müdür? (Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi’nin 1327 de basılmış Kitabı) nam eseri okuyorum. Aralık 1916 Cumartesi Allah ı İnkar Mümkün Müdür? eserini okumaya devam. İhsan ve Ömer e (Paşanın yetiştirmek için yanma almış olduğu iki yetim çocuk) Yaşam Kavgası namındaki Türkçe şiirin bir kısmını ezberlettim. 4 Aralık 1916 Pazartesi Kitap okumakla vakit geçirdim. 6 Aralık 1916 Çarşamba Mebadi-i Felsefe namında bir eseri okumaya başladım. (George L. Fongsgrive : Gelemets de Philossophie Ahmet Naim in Çevirisi: Mebadi-i Felsefeden birinci kitap: İlminnefs 1331 Maarif Umumiye Nezareti) 7 aralık 1916 Perşembe Evde öğleye kadar kitap okudum. 9 Aralık 1916 Cumartesi...onlardan sonra kitap okumakla vakit geçirdim. 10 Aralık 1916 Pazar Kemal Bey in (Namık Kemal) Makalat-ı Siyasiye ve Edebiye sini okudum. İkinci kitabın sonunda idim, hitam buldu. Kemal Bey in Tarih-i Osmani-sini takibe başladım."

"... Yemekten evvel Emin Bey in (Mehmet Emin Yurdakul) Türkçe şiirleriyle Fikret in Rübab-ı Şikestesi’nden aynı zeminde bazı parçalarını okuyarak bir mukayese yapmak istedim. İkisi de başka başka güzel. Ancak Türkçe olanda da diğerinde de aynı derecede Arapça, Farsça kelimeler var. Fakat biri parmak hesabı diğeri değil. Atatürk'ün Not Defterinde 9 Mart 1922 Perşembe günlü not şöyledir Mart Perşembe ( 9 Mart 1922 Sivrihisar) İbrahim Bey in evinde. Saat 7 de kalktım. Biraz kitap okudum. ( Defter 19 dan ) "


ATATÜRK NASIL OKURDU?

Mustafa Kemal'in yetişme tarzı, öğrenim hayatı ve sosyal çevrenin tesirleri Onu okumaya çok teşvik etmiştir. Hayatının her devresinde kitap Onun için en değerli bir varlık olmuştur. Atatürk, Türkiye Cumhuriyetini kurduktan sonra, daha yoğun ve daha rahat bir şekilde okumaya koyulmuştur. Atatürk, cephede kazandığı zaferleri; kültür, sosyal ve ekonomi alanlarda yapacağı inkılaplarla bütünleştirmek amacındaydı. Bunun için de yapacağı inkılaplar üzerinde, öncelikle kendisinin yeterli bilgi edinmesi gereğine inanıyordu. Bu nedenle de o güne kadar okuyamadığı bazı kitapları yurt dışından getirtiyordu. 

Nutukları ve sözlerini her zaman için bir fikir hareketine yol açması, zamanın neşriyatından faydalandığı ve daima bir entelektüel muhitin tartışmalarını sevdiği içindir. Benim şahit olduğuma göre Atatürk'ün etrafında toplanmalar çok çeşitlidir. Gündüzleri çoğunlukla hususi kütüphanesinde daima birkaç kişi ile ya çalışır veya belirli bir konu üzerinde konuşmalar yapardı. Bunlar otomobil veya motor gezintilerinde devam eder ve çoğunlukla Ankara da çiftlik evlerinde ya davetliler veyahut oraya toplanmış olan halk ile doğrudan doğruya belirli meseleleri konuşur ve fikirlerini sorardı. Bu hal memleket içi seyahatlerinde daha kesif olarak uygulanır, trende, vapurda ve uğradığı her yerde daima yeni konular ve yurt sorunları üzerinde yapılan tetkikler açıklanarak münakaşalar yaptırmasını severdi. 

Bütün hayatı boyunca en güç koşullarda bile okumayı elden bırakmayan Atatürk'ün kitap okumadaki en belirgin özelliklerden biri, incelediği konuya ilişkin, ya da ilgisini çeken konulardaki kitapları bitirmeden elinden bırakmamasıdır. Atatürk'ün bu özelliğine Falih Rıfkı Atay, Çankaya adlı eserinde;

"... Bir kitabı merak edince, koskoca bir cilt de olsa bitirmeden uyuyamaz veya pek az uyku aralama ile okumaya devam ederdi derken, Afet İnan O, herhangi bir kitaba başladığı zaman hacmi ne olursa olsun, bitirmeden elinden bırakmamıştır. Bir insan için normal addedilen çalışma saatlerini çok aşan bir zamana tahammülü daima olmuştur. "



Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak da, anılarında bu konuda şunları yazmaktadır:
"... Okumayı çok severdi. Genel bilgisini sürekli olarak artırmaya çalışırdı. Zengin kütüphanesi vardı. Okuması da, çalışması gibiydi, eline aldığı kitabı, eğer ilginç buldu ise, bitirmeden bırakmazdı. Okuduğu kitaplarda, ileri sürülen temel fikirlerle, güdülen hedefleri açıklık ve isabetli tespit ve gayet iyi özetlerdi. Bir gezi dönüşü sabahleyin trenden iner inmez, Köşke çıktım. Hizmetine bakanlara, ne durumda olduğunu sorduğumda, iki gün, iki gecedir durmadan kitap okuyor dediler. İzin alıp yanına girdiğimde : Elime bir tarih kitabı geçti. Bilmem ne zamandan beri okuyorum? dedi.
-Yorulmadınız mı. Paşam? diye sorduğumda,
-Hayır, yalnız gözlerim yaşarıyor. Onun da çaresini buldum. Birkaç metre tülbent aldırttım. İşte gördüğün gibi parça parça kestirdim, ara sıra bunlarla gözlerimi kuruluyorum...."
 
Afet İnan’ın dediği gibi Atatürk'ün bir entelektüel hayatı daima mevcut olmuştur. Zevk için okumuş, bilgi edinmek ve nihayet siyasi nutuklarına kaynak olması için okumuştur. Atatürk kitapları mutlaka masa başında okumuş, elinde kırmızı mavi uçlu kalemle, bazen kitap üzerine çizgi ve işaretler yapmış, bazen de kurşun kalemle kağıtlara notlar almıştır. Yeni Köşkte kütüphanesindeki yazı masasında oturduğu pek nadirdir. Daha ziyade orta yerdeki uzun ve geniş masanın üzerine çeşitli kitap ve lügatları dizdirir, karşısında saat, yanında sigara kutusu bulundururdu. Sık sık içtiği kahve, uzun çalışmalarına biraz fasıla verdirebilirdi. Çalıştığı yerdeki kitapların yeri değişmemeli idi. Kitap, lügat ve broşürlerin hemen her gece taşındığı bir yer daha vardır: Köşkün yemek salonu. Yemek salonunun demirbaş eşyalarından biri, bilhassa 1935 ten sonra, elektrikli döner geniş bir kara tahtadır. Tarih kitaplarını daima harita ile takip ederek okur ve savaşlar için ayrıca krokiler çizerdi.

Atatürk, okuduğu kitaplarda dikkatini çeken cümlelerin altına özel işaretler koymuştur. Bu işaretler ve anlamları şöyledir: 
XX: Önemli, XXX: Çok Önemli, Müh.: Mühim, Ç. Müh.: Çok Mühim, D: Dikkat,?: Belirtilen fikri kabul etmiyor, ya da şüpheli görüyor



Ataturkun notları (2).jpg

Afet İnan, Atatürk'ün en çok okumasını sevdiği konuları şöyle sınıflamaktadır: Tarih, coğrafya, dil, hukuk, sosyoloji, ekonomi ve sanat meseleleri idi. Roman az okurdu, fakat şiirden hoşlanır ve onları asıl şairlerinden ve güzel okuyan edip arkadaşlarından dinlemesini severdi.

Atatürk'ün özel kütüphanesinin koleksiyonları arasında en geniş yeri tarih kitapları almaktadır. Onda daha askeri lisede iken başlayan bu merak ve ilgi giderek artmıştır. Özellikle Türk ve İslam tarihi konularında Leon Cahun, De Guignes, Leon Caetani, Bartold, Wells vb. gibi tanınmış yabancı yazarların olduğu kadar Mustafa Celâlettin, Aşık Paşazade, Peçevi, Hoca Sadettin, Ahmet Refik, Rıza Nur vb. gibi Türk yazarlarının eserlerini de dikkatle incelemiştir. Kısacası, Atatürk'ün o güne kadar yazılmış olan tarih kitaplarının hemen hemen tümünü okumuş olduğunu söyleyebiliriz. Atatürk'ün geniş bir tarih bilgisi, Türk tarihini başlangıcından itibaren ortaya çıkarmaya amaç edinen bir tarih tezine ve tarih çalışmalarına yol açmıştır. Bu çalışmaların bilimsel yöntemlerle sürekli olarak yapılabilmesi için de, Türk Tarih Kurumu nu kurmuştur.

Son yıllarında Atatürk'ün üzerinde fazlaca durduğu, herkesin bildiği gibi dil meselesi idi. Bundaki gayesi dilin Türkçeleştirilmesi ve zenginleştirilmesiyle beraber akademik bir hüviyet kazanması idi. Her millette olduğu gibi Atatürk ilmi hüviyeti haiz bir Türk Dili Akademisi istiyordu. Bu maksatla Türk Dil Kurumu nu kurdu.

Atatürk'ün düşüncelerinde ve gerçekleştirdiği Türk İnkılabının temellerinde Akılcılık (Rasyonalizm) ve Olguculuk(Pozivitizm)'un izleri bulunmaktadır. Özellikle din konusunda, inançla ilgili tüm gerçeklerin ölçütü olarak bireysel düşünceyi esas almasında, bir başka deyişle laiklik anlayışında Akılcı görüşün tüm özelliklerini buluyoruz. Bu nedenledir ki, Akılcılığın büyük temsilcilerinden Descartes in Discours sur la Methode’u Atatürk2ün isteğiyle Türkçe ye çevrilmiştir. Ayrıca Kant hakkında da Kant ve Felsefesi adlı bir inceleme Milli Eğitim Bakanlığınca yayınlanmıştır.

Atatürk'ün Fransız İhtilalinin fikri temellerinin hazırlayıcıları arasında, üzerinde en çok durduğu, eserlerini okuduğu ve kendi düşünce ağının oluşmasında en çok yararlandığı düşünürlerin başında J.J. Rousseau gelmektedir. Onun Toplum Sözleşmesi kavramının İslam ve Türk toplum geleneği, devlet anlayışı ile bağdaşabilir olması ise, Yeni Türkiye de Cumhuriyete yönelmeyi güçlendirecek destekler olarak değerlendirilebilir. Atatürk, olguculuğun temsilcisi sayılan Auguste Comte’u daha 1916 yılında Şehbenderzade A.Hilmi’nin, Allah’ı İnkar Mümkün Müdür? adlı eserin bir bölümünde tanımıştır. Durkheim’i sadece Türkiye deki temsilcisi olarak kabul edilen Türk düşünürü Ziya Gökalp yoluyla değil, düşünürün eserlerini asıllarından okuyarak tanımıştır.

Çankaya Köşkündeki sofra sohbetlerinde, bir akşam, Atatürk'ün felsefe konusunda yaptığı konuşmaya tanık olan Yahya Kemal Beyatlı, bunca geniş bilgiyi nereden edindiğini bir türlü anlayamaz. Şairin düşüncesinde oluşan bu düğüm, ancak, Ruşen Eşref Ünaydın'la yaptığı bir konuşmadan sonra çözülür, Ruşen Eşref, bu konuda şunları anlatmıştır: "... Onun engin bilgisinin bir bölümü de, Ahmet Rıza’nın Meşveret inden, Murad’ın Mizan’ından, Abdullah Cevdet in İçtihat’ından kaynaklanmaktadır. Çanakkale Savaşlarından sonra, kendisiyle görüşürken, Jön Türklerin Avrupa da çıkardığı Osmanlı mecmuasının hemen tam bir koleksiyonunun elinin altında olduğunu bana söylemişti." 

Atatürk'ün ilgi duyduğu konulardan biri de hukuktu. Kurduğu devletin sosyal yapısını sağlam temellere oturtmak için hukuk kitaplarını da okuyor, ilgililerle bu konuları tartışıyordu. Atatürk, ayrıca, sosyoloji, ekonomi ve başka alanlarda da çok çeşitli kitaplar okumuştur. Belirtmek gerekir ki, Atatürk'ün 1930’larda yurt dışından getirtip okuduğu kitaplar, konuları ve önemleri bakımından, o zaman ki Türkiye üniversite programlarının çok üstündeydi. Örneğin, İktisadi Doktrinler Tarihi, tam anlamıyla henüz üniversitelerimizde okutulmazken, Atatürk, bu konudaki kitapları okuyup incelemişti. Genellikle Atatürk'ün tarih ve dil alanlarına ilgi duyduğu bilinir. Bu doğrudur, ama eksiktir. Belki bu, Onun Türk Tarih ve Dil kurumlarım kurmuş olmasından kaynaklanan eksik bir kanaattir. Gerçekte Atatürk Sosyal ve Siyasal bilimlerin bütün bilinen dallarına derin ilgi duymuş, bu alanlarla ilgili en yeni kitapları getirtip incelemiştir. Temmuz 1935 de Paris Büyükelçisi Suat Davaz’a Fransa' dan alınması için sosyal ve siyasal bilim dallarını kapsayan en ciddi eserlerin siparişi yapılır. İnsanı şaşırtan bu sipariş listesinde şu konular bulunmaktadır:
Genel İktisat, - Genel İstatistik, - Genel Tarih, - Siyasi Müesseseler Tarihi, - Hukuka Giriş, - Yeni ve Yakın Zamanlar Genel Tarihi, - Sosyoloji ve Sosyal Ekonomi, - Beşeri Coğrafya, - Anayasa Hukuku, - Antropoloji, - İktisat Tarihi, - Dinler Tarihi, - Diplomasi Tarihi, - Felsefe Tarihi, Bilimler Tarihi, - Sanat Tarihi, - Yeni ve Yakın Zamanlar Edebiyatı. Atatürk Ziya Gökalp, Tevfik Fikret, Namık Kemal, Mehmet Emin Yurdakul, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat Nuri Güntekin, Faruk Nafiz Çamlıbel, İbrahim Alâeddin Gövsa, Refik Halid Karay, Abdullah Cevdet gibi ilk akla gelen Türk şair ve yazarları okumuştur. Bu listeye pek çok şair ve yazar ismi eklenebilir. Ayrıca Türk tarihçilerin bütün eserlerini okumuştur. Afet İnan ve on iki yıl Atatürk'ün hizmetinde bulunan Cemal Granada, Atatürk'ün son okuduğu kitabın Belleten'in 5/6 sayılı son nüshası olduğunu belirtmişlerdir.

SONUÇ

Atatürk’ün yanında bulunanların hatıraları ve belgeler, en önemlisi bıraktığı eserler; Onun kitap seven bir fikir adamı olduğunu göstermektedir.

Kitap, Atatürk’ün fikir hayatı için daima değerli bir varlık olmuştur. Atatürk, her önemli kararın uygulama öncesinde konu ile ilgili araştırma yapıp, bu konuda çeşitli kitaplar okumuştur. Bununla da yetinmeyerek konuyu arkadaşlarıyla ve ilgili bilim adamlarıyla tartışmıştır.Elimizdeki belgeler, Atatürk’ün geniş bir kültüre sahip olduğunu, kitaba yönelik birçok olumlu girişimlerin gerçekleşmesine önderlik ettiğini göstermektedir. Eserlerini, okumaya ve kitaba borçlu olduğunu söyleyen Atatürk; Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini kültüre dayandırmıştır. “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” demiştir.



Kaynak: Nurullah Özdemir, “Atatürk'te okuma tutkusu ve kitap sevgisi” ; Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Sayı: 2, (1999).
https://dergipark.org.tr/tr/pub/dpusbe/issue/4744/65096